STORYLİNE YÖNTEMİ İLKELERİ

   STORYLİNE YÖNTEMİ’NİN çıkış noktası, “gerçek değişkendir” ilkesidir. Öğrencilerin araştıracağı, deneyeceği ve kendi çözüm yollarını üreteceği bir yapı üzerine kuruluyor. Bu bakış açısı STORYLİNE YÖNTEMİ ilkesinin gelişimine itici güç olmuştur.

   Pedagojik olarak STORYLİNE YÖNTEMİ, çıkış noktası olarak, öğrencinin zihnini alıyor. Yapısını da öğrenciler ve öğrencilerle yetişkinler arasındaki duygulara, yaratıcılığa, hayal gücüne, ve yaratma isteği üzerine inşa ediyor. Yeni yaklaşımlara göre bilgi, öğrenenin alıp üzerine yeni bir şeyler koymasıyla edinilir. Böylece çocuk kendi öğrenmesinde fiziksel ve zihinsel olarak etkin olmak zorunda kalmaktadır.

    Bazı belli başlı STORYLİNE YÖNTEMİ ilkelerini şu şekilde sıralayabiliriz,

·         Çocuk okula başlarken zaten bir şeyler bilmekte.

·         Okuldaki çalışmalar çocuğun amacına uygun olmalı.

·         Her bir okul günü birbiriyle bağlantılı ve bütünlük oluşturmalı.

·         Öğrencilerin sorumluluk duygusu ve benimseyişleri öğrenmelerinde düşüncelerine verilen öneme ve öğrenme ortamını etkileyebilme

·         güçlerine bağlıdır.

·         Öğrenciler okulda somut ve yaratıcı olarak çalışmalıdırlar.

·         Öğrenciler bildiklerini gerçek hayatta sınayabilmelidirler (Meldgaard 1994:19 - 21).

Barr, yöntemin uygulanmasında kendi gözlemleri ile bazı ilkeler belirlemiştir. Bunlara, yöntemin bazı önemli özelliklerinin daha iyi anlaşılabilmesi için değinmekte fayda vardır.

   a) Öykü İlkesi

   Öykü, insan yaşantılarının merkezi bir parçasıdır. Yüzyıllardan beri tarihimiz, dinimiz, mirasımız nesilden nesile öyküler yoluyla aktarılıyor. Dünyamızı veya insanların kültürlerini anlamak için, bizi aydınlatan öykülere bakıyoruz. Öyküler, çocuklar için öğretmeye çalıştığımız tahmin edilebilir ve doğrusal bir yapı ve anlamlı bir metin sağlıyor. STORYLİNE YÖNTEMİ, bu güçlü prensibi, gerçek hayatı yakından yansıtacak şekilde öğretmek için kullanıyor.

     b) Takdir İlkesi;lkesi

     İyi bir öykü, eğlenerek ve heyecanla ortaya çıkan anlatımı beğenmemiz ve olacak olayları tahmin etmemiz için bize süre verir. Bütün çocuklar “daha sonra ne olacak?”, bilmek ister. Ne olacağını sabırsızlıkla bekleyerek öyküyü bölüm bölüm takip ederler. Beğeni, çocuklar öykünün sonunda “bir daha ki öykü neyle ilgili olacak?” diye sorduklarında da yine ortaya çıkar. Takdir, öğrenmenin okul içinde de olsa, dışında da olsa her zaman devam ettiğini kanıtlar. Çünkü çocuklar, kendilerini bir parçası kabul ettikleri bir sürece dahildirler. Her zaman öyküyle ilgili bir şeyler düşünür. Derslere bu düşüncelerle katılarak, iyice açıklanmaya başlayan öykünün gelişmesine gönüllü olarak katılırlar.

    c) Öğretmenin İpi İlkesi

    Bu ilke, STORYLİNE YÖNTEMİ konusunda öğretmen ve öğrenci arasındaki ikili ilişkileri içerir. Aynı zamanda öğretmen ve öğrenci kontrolü arasındaki denge için, işbirliğiyle öyküyü oluşturmayı da içerir. Öğretmen her zaman, belirli program hedeflerini içermesi için planlanan gerçek öykü temasını, yani ipi tutar. İpin sihri, esnek olması ve sayısız kıvrımlara ve bükülmelere imkan vermesidir. Bir sondan diğerine geçerken, düğüm olmasıdır. Bu, çocukları kontrol imkanı verir. Tema, hala ip üzerinde dolaşılan bir yoldur ve beklenmedik dolambaçlara ve sapmalara rağmen çocuklar hala öğretmenin hazırladığı yolu takip ederler. Öğretmenin planlamış olduğu programı öğrenirler.

d) Sahiplik İlkesi

   Bu, kuşkusuz çocuklar için en güçlü güdüleyicidir. Öğrenciler bağımsız bir rol aldıkları projelerde, kendilerini sorumlu, onurlu ve istekli hissederler. STORYLİNE YÖNTEMİ çocuklara “......... nedir?” veya “Sizce ......... nasıl bir şeydir?” gibi anahtar sorular sorarak onlara daha baştan fikirlerine saygı duyulduğunu hissettirir. Çocukların kavramsal modelini yapılandırarak başlama, öncelikle onların doldurulmayı bekleyen boş bardaklar olmadığını belirtir. Bir araya toplandıklarında verilen konuda, bir kişinin bildiğinden çok daha fazlasını bilirler. Çocukların kavramsal modelini ciddiye alarak ve bunu sınıfta görsel olarak hayata geçirerek, tüm öykü temasını sürdürecek yakıtı sağlamış oluruz.

    e) Tema İlkesi;lkesi

    Bu ilke, hikaye ilkesiyle doğrudan ilgilidir. Yeni öğrenilen, önceki bilgiye bağlanmalıdır. Çocuklar anlamlarını bilinenden bilinmeyene doğru düzenlemelidir. Tema, çocuğa, ondan öğrenmesini istediğimiz şeyi neden öğrenmesini istediğimizin nedenlerini ortaya koyar. Öykü teması gerçek hayatı yansıttığından, tema tanıdıktır ve çocuklar temanın kendi hayatlarıyla ilişkisini görebilirler. Hikayenin doğrusal ve tahmin edilebilir yapısı, öğrencinin anladığı bir temadır. Çocuklar araştırır, becerileri uygular ve yeni bilgiyi asimile eder çünkü tema bunu yapmasını ister ve onlar da bunu dikkate alırlar.

    f) Etkinlikten Önce Yapı İlkesi

    Çocuklardan kavramsal bir model oluşturmalarını istemeden önce, daha önce kazanmış oldukları bilgileri en üst noktaya getirdiklerinden emin olmalıyız. Bu noktaya geldikten sonra kendi sorularını oluşturabileceklerini ve cevapları bulmaya çalışacaklarını biliriz. Çocuklar bilmediklerini, bildikleriyle ifade ederek ve boşlukları görerek keşfedebilirler. Öğrenciler, onlara neyi keşfedeceklerini sunan ve bilmek istediklerini bulmalarını sağlayacak yapıların verilmesine gerek duyarlar. Öğretmen bütün çocuklar bir referans ya da başlangıç noktası bulabilsinler diye bir duvar kuşağı yaratmaları, araştırma yapmaları, rapor yazmaları, sunum yapmaları ya da birini yaratmaları için uygun bir yapı sağlar. Bu yapı, görevlerini tek başına tamamlayamayan çocuklara da aynı derecede özgürlük verir. Tek başına çalışabilen çocuklar ise isterlerse yapıyı kullanma özgürlüğünü seçebilirler ya da farklı bir yapı seçebilirler. Bu ilke ilk önce, gerekli yapı verilirse çocukların onlardan yapmaları isteneni başarabilecekleri düşüncesini destekler.

Bu altı ilkeden oluşan liste, bir konuyu planlanırken ve sınıfta uygulanırken akılda bulundurulabilecek bir düzen sağlar. Bunlar, planlama değerlendirme ve süreç içerisinde bir süzgeç olarak kullanılabilir (Akt. Rendell

<< geri

© Copyright  Storyline Türkiye.